25 Ocak 2020 Cumartesi

#10 Krallığım, Zenginliğim, Kanım


Mavi, bugüne kadar tanıdığınız hiçbir kadına benzemiyor. Bunu size söylüyorum ve bana inanmak zorundasınız. Üstelik altını boş edebi metinler, metaforlar, güzellemeler ile dolduracağım bir argüman gelmeyecek şimdi. Ne kadar harika bir insan olduğuyla ilgili ucu açık cümleler kurmayacağım. Tanrısal güzelliği de şu aşamada hiçbir önem arz etmiyor. Size elle tutulur gözle görülür tek bir özelliğinden bahsetmek istiyorum. Mavi uçabiliyor. Sizler taş döşeli uzun ve düz yollarınızda ilerlerken daha; O, engelsizliğin keşfini tamamladı. Zamanının kısıtlı olduğunun farkındaydı fakat bu onu hiçbir zaman telaşa sürüklemedi. Olmasını istedikleri kişiyi, kalmasını istedikleri yeri, yaşamasını istedikleri hayatı Mavi’nin tek bir hücresine dinletemediler. O, bu kafese hiçbir zaman hapsolmadı. Fakat sanmayın ki tüm bunlar tanrı vergisi, tüm bunlar ayaklarına serilmiş bir armağan olarak geldi. Bir zamanlar o da yoldaydı. Sizler gibi yürüdü, içsesini takip etti. Çünkü Davud’un cesaretine sahipti. Yolun sonunda ne vardı ve neyle karşılaştı bırakın başka bir zamanın hikayesi olsun, işin özü şu ki: Mavi uçabiliyor! Başlarda her şey onun için eğlenceliydi. Dünya üzerindeki her canlıdan daha özgürdü. Gökyüzünde geçirdiğim vakit, yoldakinden çok daha keyifli diye söylenmişti kendi kendine. Kıyaslamanın saçma olacağının farkındaydı elbet ama “yol” ideasına her zaman büyük bir saygı duymuş; bilinemezliği, gizemi ve kendine has uhreviliği her şeye rağmen rotada kalmasını sağlamıştı. Oysa yükseklerdeki, ısıran soğuk havaya yaptığı dalışlardan sonra o eski günleri hatırlamayı gereksiz gördü. Yeni hedefler, yeni meydan okumalar peşinde haftaları ve ayları tüketti. Çünkü Mavi’nin sevdiği bir şey varsa o da kilitlendiği amaç doğrultusunda taşı toprağa katmak ve mümkünse bu esnada da camı çerçeveyi indirmek. Bunları söylediğim için hakkında kötü düşünmenizi istemem. Şunu açıkça belirtmem gerek, O’nun kimseye zarar vermek gibi bir niyeti yok. Ama mutlak zafer için yaşadığını ve kaostan da bir tutam zevk aldığını saklamayacağım. Mavi, kanatlarının farkına vardığı günden bugüne pek çok yer gezdi. Sadece tek bir boyut atlamıştı fakat bu sonucun getirdiği imkanlar neredeyse sınırsızdı. Onca olanağın arasında çok basit bir eğlencesi vardı oysa onun. Gün batımını izlemek. “Yol”u fethettikten sonra sıra gökyüzüne gelmiş, fakat sonsuz boşluğu yenememişti. İşin kötü tarafı bu noktada ne yapacağına dair elle tutulur hiçbir planı yoktu. Bir süre kendine oyunlar yarattı, sonra duruldu. Gün batımlarını kovalamaya başladı. Üstelik içindeki fırtına da eskisi gibi değildi. Batan güneşi izlerken zaman zaman hissettiği meltem, günü tamamlaması için yeterliydi. Ve tam da böyle zamanlarda gerçekleşir ilahi müdahale. Ne zaman ki artık mutlu olduğunu düşünürsün ya da mutsuzluktan isyan etmişsindir. Hayatın, tekdüzeleştiğini sen fark edemeyecek kadar tekdüzeleşmiştir. Büyük teker döner! Sarkaç yeniden ivme kazanır. Mavi’nin başına gelen de buydu. Tanrılar ona bir rakip buldu ve şeffaf bir küpün içinde dünyaya bıraktı. Bu, Mavi için gün doğumuydu.